Merhaba sevgili Delikoducular
bugun Hurriyet gazetesinde okudugum guzel bir yaziyi
sizlerle paylasmak istiyorum...
"Tek aşk, tek yürek, biraraya gelip savaşa hayır demek gerek"
Yukarıdaki sözü, Jamaikali Reggae ilahı Bob Marley'e ait ünlü bir şarkının dizelerinden esinlenerek yazdık. Kurulu düzenin 1970'li yıllarda marihuana bağımlısı bir lümpen olarak damgaladığı ancak bir müzik ilahi haline gelip binlerce genci peşinden sürüklemeye başlayınca çark edip üzerinden milyonlarca dolar kazanma hesaplarına daldığı Bob Marley aslında bir müzisyenden öte, bir barış tutkunu idi. O; "Tek aşk, tek yürek, biraraya gelip keyfetmek gerek..."derken aslında kavgalara, düşmanlıklara ve savaşlara hayır mesajı veriyordu.
1965'lerde kurulan ve ismini o dönemin iki ünlü blues ustası Pink Anderson ve Floyd Council'den alan Pink Floyd Toplulugu The Wall (duvar) isimli hit şarkıları ile kapitalist, tutucu Ingiliz toplumunun kültürel formasyonunu elestirmekten öte Vietnam savaşı ile başlayan ve 1970'li yılların sonuna kadar süren bölgesel savaşlar ve siddet çağının acımasız bir eleştirisini ortaya koyuyordu.
"Anne bombayı atacaklar mı dersin
Anne şarkıyı sevecekler mi dersin
Anne toplumu patlatmaya çabalayacaklar mı dersin
Anne bir duvar öreyim mi
Anne baskanlığa aday olayım mı
Anne ölüyor muyum gerçekten
Sus bebeğim ağlama
Annen bütün kabuslarını gerçekleştirecek
Annen tüm korkularını verecek sana
Annen seni hep koruyacak burada
Kanatlarının altında.."
11 Eylül'ün hemen ardından savaş karsıtları ile savaş yanlıları arasında bir "savaş" basladı kıyasıya. Barış çabalarını bile bir savaş üslubu ile anlatan bizler hemen kollarımızı sıvadık. "Barış için terörle savaşı ve hatta topyekün bir savaşı destekliyoruz" diye açıklamalar yaptık. "Biz savaşı öldürelim, savaş bizi öldürmeden" diye sloganlar attık. Barış için barışın düşman kardeşi savaşı yine baştacı ettik.
Çoğumuz "Yüzeyi bombalanmaktan ay yüzeyine dönmüs Afganistan'nın daha neresini bombalayacaksınız" diye soran Amerikalı savaş karşıtı gazetecinin sözlerine kulak bile vermedik. Bir çoğumuz "Afganistan'ı bombardımana tutmalıyız, ancak eğitim bombardımanına, yiyecek bombardımanına" diye konuşma yapan İngiliz milletvekilinin sözlerini ciddiye bile almadık. Hatta daha bir çoğumuz "ABD Başkanı Bush'un mantığı ile İngiltere'nin de İrlandalılar'ın yoğun olarak yaşadığı ve IRA'ya destek verdiği bilinen Amerikan kenti Boston'u bombalaması gerekir" diyerek çok çarpıcı ve kara mizah türü bir eleştiri getiren Amerikalı Savaş Karşıtları Platformu Başkanı'nı hiç duymadı bile.
"SAVAŞA HAYIR" DEMEK, "CİHADA EVET" DEMEK DEĞİLDİR
Saldırının ya da "yeni dünya milad'ının" hemen ardından dünya yine iki tepki grubuna ayrıldı. Bu karşıtlığı çeşitli kategorilerle tanımlamak mümkün; "Savaşa karşı olanlar-savaş taraftarı olanlar, savaşa hayır diyenler-cihada evet diyenler, savaşa haıir fakat terörle savaşa evet diyenler, haksız savasa hayır-haklı teröre evet diyenler..."gibi. 11 Eylül'ün hemen ardından daha ABDve Baskan W.Bush öç alma savaşını başlatmadan bile önce tüm dünyada "savaş karşıtı gösteriler ve eylemler" başladı. New York ve diğer ABD kentlerinde yüzbinlerce insan "savaşa hayır mitinglerinde" boy gösterdi ve hatta ikiz kulelerin enkazının bulunduğu "ground zero" (Dünya Ticaret Merkezi'nin saldırıdan sonraki ismi) bölgesinde dahi gösteriler yaptı. İngiltere'deki savaş karşıtı gösterilerde ise "binler" İngiltere Basbakanı Tony Blair'in döneme damgasını vuran sözünü (Shoulder to shoulder) hep bir ağızdan haykırdılar, ancak bir farkla; Slogan bu kez ABD-Ingiltere dayanışmasını değil, savaş istemeyenlerin dayanışmasını anlatıyordu; "Savaşa karşı omuz omuza…"
Ardından ABD'nin terörle mücadele savaşı (!) başladı. ABD Afganistan'a ve El Kaide örgütüne savaş ilan ederken bir yandan da savaşa karşı çıkanlara da savaş ilan etmeyi unutmamıştı. Kısacası başlatılan bu savaşın ana fikrini "düşmanımın düşmanı benim dostumdur" denklemi oluşturuyordu. Ve savaşın düşman cephesinde olanlar daha işin başında saptanmıştı bile. Hakim görüşe gore "savaşa hayır diyenler, teröre destek veriyor ve bunun sonucu cihada evet demiş bile oluyorlardı.
Oysa onlar ki "haklı ve haksız savaşları çok iyi bilenlerdi ve bu türlü savaşlarda en çok acıyı çekenlerdi. Daha dün Cenova'da 'küresel sömürüye son' diyenler onlardı. Meksiko City'e yürüyen Zapaturcular'ın arasında yine onlar vardı.Onlar savaş karşıtlarıydılar ve "Ne cilalı taş devrini temsil eden Taliban'ı ve onun ortaçağdan kalma şeriat sistemini, ne de misket bombaları üretip yiyecek diye 'yokyoksul' insanların üzerine yağdıran 'ABD militarizmi'ni onaylıyorlardı.
Ve Onlar yine Bob Marley'in "Tek aşk, tek yürek, biraraya gelip keyfetmek gerek" şarkısını tutturup yürüdüler... Ve sanıyoruz ki "tüm yeryüzü aşkın yüzü oluncaya kadar" yürüyecekler...
Yazımızı daha anlamlı olsun diye yine Pink Floyd ve G.R.Waters'la bitiriyoruz;
Çevremde silahlara ihtiyacım yok
Beni yatıştıracak uyuşturuculara da
Gördüm duvardaki yazıyı
Sanma ki hiçbir şeye ihtiyacım yok
Hepsi hepsi duvardaki tuğlalardı
Hepiniz hepiniz duvardaki tuğlalardınız
saint
yazmis...
|